lösev

Gökhan Çorak: "Salgından sonra düşük karbonlu temiz enerji kaynaklarına yatırım için hızla harekete geçilmeli"

Genel 28.04.2020 - 09:45, Güncelleme: 09.11.2020 - 17:34 2583+ kez okundu.
 

Gökhan Çorak: "Salgından sonra düşük karbonlu temiz enerji kaynaklarına yatırım için hızla harekete geçilmeli"

Penn State Üniversitesi Araştırma Görevlisi Gökhan Çorak, doğa ile barışık yaşama konusunda bu korona virüs salgınından ders çıkartılması gerektiğini belirterek, “Bugünden sonra karbonsuz bir dünya hedefi her zamankinden daha önemli olacak. Küresel salgın bittiğinde dünyada ve Türkiye’de hızla fosil yakıtlar yerine rüzgar, güneş, nükleer gibi düşük karbonlu temiz enerji kaynaklarına yatırım için harekete geçilmeli” dedi. İklim değişikliği ile ilgili bilim dünyasının yıllar önce yaptıkları uyarılar birer birer yaşanıyor. Avustralya’da aylarca devam eden orman yangınları, buzulların hızla erimesi, Kenya’dan Afrika’nın pek çok ülkesine yayılan çekirge istilaları büyük ekosistemlerde görülen değişiklikler derken, uzmanlara göre doğa, korona virüs salgını ile insanlara iklim krizi hakkında ‘açık bir uyarı’ gönderiyor. Korona virüs mücadelesinin Hollywood senaryolarının üzerine çıkıldığı bugünlerde bu uyarıların içeriği ise gayet net; harekete geçin. “Doğa ile barışık yaşama konusunda bu salgından ders çıkartmalıyız” Penn State Üniversitesi Araştırma Görevlisi Gökhan Çorak, Covid-19 salgınının atlatılmasının ardından bilimin cevap arayacağı çok soru olduğunu belirterek, “Bu salgın bize küçük bir hastalığın büyüyerek bütün dünyaya yayılmasını ve global olarak ne kadar büyük bir zarara neden olabileceğini göstermiştir. Doğa ile barışık yaşama konusunda bu salgından ders çıkartmalıyız. Salgın hastalıklar ekosistemde oluşturduğumuz tahribatlar nedeniyle baş gösterdi. İklim değişikliği de ekosistem dengesini bozan en önemli etkenlerden biri. Bugünden sonra karbonsuz bir dünya hedefi her zamankinden daha önemli olacak. Enerjiden tarıma, ulaşımdan endüstriye karbonsuz bir dünya hedefi her zamankinden daha kıymetli olacak. Küresel salgın bittiğinde dünyada ve Türkiye’de hızla fosil yakıtlar yerine rüzgar, güneş, nükleer gibi düşük karbonlu temiz enerji kaynaklarına yatırım için harekete geçilmeli” ifadelerini kullandı. “Bu bir fantezi” İklim değişikliği ile mücadelede en gerçekçi çözümlerin başında 2050 yılına kadar fosil yakıtların ortadan kaldırılması geliyor. Dünyayı karbondan arındırmanın tek yolunun temiz enerji olduğu üstelik sadece elektrik şebekesinin değil, ulaşım, endüstri ve ısıtmada da fosil yakıtların yerini karbonsuz enerji kaynaklarının alması gerektiği ise her fırsatta dile getiriliyor. Gelişmekte olan ülkelerin artan enerji ihtiyaçlarının karşılanması ve şu anda elektriksiz olan bir milyar insana elektrik götürülmesi de dahil edildiğinde bu büyüklükteki karbonsuz enerjinin nereden geleceği ise bilim insanlarının en çok tartıştığı konular arasında. "Parlak Bir Gelecek: Bazı ülkeler iklim değişikliğini nasıl çözdü ve geri kalanı bunu nasıl izleyebilir?" kitabının yazarları Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Joshua S.Goldstein ile Mühendis Staffan A. Qvist ve Harvard Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Steven Pinker yaptıkları ortak çalışmada, karbonsuz bir dünya için enerjinin nereden geleceği sorusuna genel olarak verilen en popüler yanıtın ‘yenilenebilir enerji kaynakları’ olduğunu ifade ediyorlar. Ancak uzmanların bu yanıta yorumu ise şöyle: “Bu bir fantezi. Rüzgar, güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları hava koşullarına bağlı olarak elektrik üretiyor. Şehirlerin ihtiyacı olan elektriği kesintisiz olarak 7/24 verebilecek enerjiyi depolayabilecek büyük bataryaların da yakın zamanda gerçekleşebileceğine dair bir işaret gözükmüyor. Şu anda yenilenebilir enerji sadece fosil yakıt yedeklemesi ile çalışıyor.” “Fransa ve İsveç temiz elektriğin tadını çıkarıyor” Ülkelerdeki enerji tercihleri ile ilgili uzmanların şu sözleri dikkat çekici: “Almanya geçtiğimiz yıllarda bazı nükleer reaktörlerini kapatıp yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneldi. Ancak hesaplamalarımıza göre Almanya’nın gayri safi yurtiçi hasılaya ilişkin olarak temiz enerjiyi artırma oranı ile ülke nükleer santrallerini erken devre dışı bırakmasa bile dünyayı karbondan ayırmak 100 yıldan fazla zaman alacak. Norveç ve Yeni Zelanda gibi ülkeler hidroelektrik açısından şanslı birkaç ülke arasında. Elektrik sistemlerini karbondan arındırdılar ancak başarıları başka yerlerde ölçeklendirilemiyor. Ekonomik büyümelerini gerçekleştirirken ihtiyaç duydukları enerjiyi karbonsuz yollarla çözerek bu konuda rol model olan iki ülke var; Fransa ve İsveç, elektrik şebekelerini onlarca yıl önce karbondan arındırarak, şimdi kilowatt saat başına dünya ortalamasının onda birinden daha az karbondioksit yayarak enerji üretiyorlar. Bu ülkeler, Almanya’dan çok daha ucuz elektrik elde etmenin de tadını çıkarıyorlar. Bunu nükleer güçle yaptılar ve hızlı bir şekilde yaptılar. Nükleer yakıtın enerji verimliliği diğer enerji üretim türlerinden çok daha yüksektir. Fransa ve İsveç fosil yakıtlardan elde ettikleri elektriğin neredeyse tamamını nükleer enerji ile değiştirdi. Nükleer enerji, insanlığın en büyük sorununa gerçekçi bir çözümdür." “Başka alternatifimiz yok” Enerji tercihleri iklim değişikliğinde büyük rol oynuyor. Çünkü iklim değişikliğinin en büyük nedeni olan sera gazı emisyonlarında en büyük pay enerjiye ait. Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu Akdeniz Bölgesi iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler arasında yer alıyor. IPCC Arazi Raporu’na göre, iklim değişikliğine bağlı olarak yıllık yağış miktarında azalma ve aşırı yağış olaylarında artış görülüyor. Penn State Üniversitesi Araştırma Görevlisi Gökhan Çorak, iklim değişikliği ile enerji tercihleri arasındaki kritik ilişkiyi şöyle anlattı: “Küresel ortalama sıcaklıklar sanayi öncesi döneme göre 1 derece eşiğini aştı. Son verilere göre Türkiye’de ortalama sıcaklık artışı şimdiden 1,5 dereceyi geçti. Bu sıcaklık artışı ve küresel iklim değişikliği, Türkiye’de kuraklık ve çölleşme riskini her geçen gün daha da artırıyor. Türkiye’nin düşük karbonlu enerji kaynaklarına geçiş yapması gerekiyor. Türkiye İstatistik Kurumu, 2018 yılına ilişkin sera gazı emisyonu verilerine göre, Türkiye’de toplam sera gazı emisyonu 520,9 milyon ton karbondioksit eşdeğeri olarak gerçekleşti. Bu dönemde toplam emisyonlarda en büyük payı yüzde 71,6 ile enerji kaynaklı emisyonlar aldı. Endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı yüzde 12,5, tarımsal faaliyetler yüzde 12,5, atık kaynaklı emisyonlar ise yüzde 3,4 olarak gerçekleşti. Sera gazlarının en büyük nedeni fosil yakıtlar. Son yıllarda yenilenebilir kaynaklara yatırım yapılması önemli ancak yeterli değil tabii ki. Karbon salınımı neredeyse sıfır olduğu için diğer enerji kaynaklarına göre daha çevreci ve temiz olan nükleer ise iklim değişikliğini engelleme konusunda önemli bir potansiyele sahiptir. Uranyum yakıt çubukları yaklaşık 6 gram ağırlığında, 1 santimetre çapında ve 1 santimetre uzunluğunda olan küçük yakıt silindirlerinden oluşuyor. Bu minik yakıtların açığa çıkardığı enerji ise yaklaşık olarak 1 ton kömür enerjisi veya 450 litre petrol veya 480 metreküp doğalgazın verdiği enerjiye eşittir. Rüzgar ve güneş ise hava koşullarına bağımlı enerji üretiyor. İklim bilimciler, 2050 yılına kadar dünya ekonomisinin karbondan arındırılması için diğer eylemlerin yanı sıra nükleer enerjinin önemli ölçüde genişlemesi gerektiğini düşünüyor. Şu anda tüm dünyada 30 ülkede 442 reaktör dünyanın elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu temiz enerji ile karşılıyor. Üstelik bunu 24 saat boyunca kesintisiz yapabiliyorlar. Türkiye, Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile nükleer enerji üretmek için harekete geçti. Tüm dünyayı saran Covid-19 salgınının hafifletilmesiyle birlikte Türkiye’nin diğer nükleer santral projeleri için de hareket geçmesi gerekiyor. Geleceğimizi düşünüyorsak başka alternatifimiz yok.”
Penn State Üniversitesi Araştırma Görevlisi Gökhan Çorak, doğa ile barışık yaşama konusunda bu korona virüs salgınından ders çıkartılması gerektiğini belirterek, “Bugünden sonra karbonsuz bir dünya hedefi her zamankinden daha önemli olacak. Küresel salgın bittiğinde dünyada ve Türkiye’de hızla fosil yakıtlar yerine rüzgar, güneş, nükleer gibi düşük karbonlu temiz enerji kaynaklarına yatırım için harekete geçilmeli” dedi.
İklim değişikliği ile ilgili bilim dünyasının yıllar önce yaptıkları uyarılar birer birer yaşanıyor. Avustralya’da aylarca devam eden orman yangınları, buzulların hızla erimesi, Kenya’dan Afrika’nın pek çok ülkesine yayılan çekirge istilaları büyük ekosistemlerde görülen değişiklikler derken, uzmanlara göre doğa, korona virüs salgını ile insanlara iklim krizi hakkında ‘açık bir uyarı’ gönderiyor. Korona virüs mücadelesinin Hollywood senaryolarının üzerine çıkıldığı bugünlerde bu uyarıların içeriği ise gayet net; harekete geçin.

“Doğa ile barışık yaşama konusunda bu salgından ders çıkartmalıyız”
Penn State Üniversitesi Araştırma Görevlisi Gökhan Çorak, Covid-19 salgınının atlatılmasının ardından bilimin cevap arayacağı çok soru olduğunu belirterek, “Bu salgın bize küçük bir hastalığın büyüyerek bütün dünyaya yayılmasını ve global olarak ne kadar büyük bir zarara neden olabileceğini göstermiştir. Doğa ile barışık yaşama konusunda bu salgından ders çıkartmalıyız. Salgın hastalıklar ekosistemde oluşturduğumuz tahribatlar nedeniyle baş gösterdi. İklim değişikliği de ekosistem dengesini bozan en önemli etkenlerden biri. Bugünden sonra karbonsuz bir dünya hedefi her zamankinden daha önemli olacak. Enerjiden tarıma, ulaşımdan endüstriye karbonsuz bir dünya hedefi her zamankinden daha kıymetli olacak. Küresel salgın bittiğinde dünyada ve Türkiye’de hızla fosil yakıtlar yerine rüzgar, güneş, nükleer gibi düşük karbonlu temiz enerji kaynaklarına yatırım için harekete geçilmeli” ifadelerini kullandı.

“Bu bir fantezi”
İklim değişikliği ile mücadelede en gerçekçi çözümlerin başında 2050 yılına kadar fosil yakıtların ortadan kaldırılması geliyor. Dünyayı karbondan arındırmanın tek yolunun temiz enerji olduğu üstelik sadece elektrik şebekesinin değil, ulaşım, endüstri ve ısıtmada da fosil yakıtların yerini karbonsuz enerji kaynaklarının alması gerektiği ise her fırsatta dile getiriliyor. Gelişmekte olan ülkelerin artan enerji ihtiyaçlarının karşılanması ve şu anda elektriksiz olan bir milyar insana elektrik götürülmesi de dahil edildiğinde bu büyüklükteki karbonsuz enerjinin nereden geleceği ise bilim insanlarının en çok tartıştığı konular arasında.
"Parlak Bir Gelecek: Bazı ülkeler iklim değişikliğini nasıl çözdü ve geri kalanı bunu nasıl izleyebilir?" kitabının yazarları Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Joshua S.Goldstein ile Mühendis Staffan A. Qvist ve Harvard Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Steven Pinker yaptıkları ortak çalışmada, karbonsuz bir dünya için enerjinin nereden geleceği sorusuna genel olarak verilen en popüler yanıtın ‘yenilenebilir enerji kaynakları’ olduğunu ifade ediyorlar. Ancak uzmanların bu yanıta yorumu ise şöyle: “Bu bir fantezi. Rüzgar, güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları hava koşullarına bağlı olarak elektrik üretiyor. Şehirlerin ihtiyacı olan elektriği kesintisiz olarak 7/24 verebilecek enerjiyi depolayabilecek büyük bataryaların da yakın zamanda gerçekleşebileceğine dair bir işaret gözükmüyor. Şu anda yenilenebilir enerji sadece fosil yakıt yedeklemesi ile çalışıyor.”

“Fransa ve İsveç temiz elektriğin tadını çıkarıyor”
Ülkelerdeki enerji tercihleri ile ilgili uzmanların şu sözleri dikkat çekici: “Almanya geçtiğimiz yıllarda bazı nükleer reaktörlerini kapatıp yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneldi. Ancak hesaplamalarımıza göre Almanya’nın gayri safi yurtiçi hasılaya ilişkin olarak temiz enerjiyi artırma oranı ile ülke nükleer santrallerini erken devre dışı bırakmasa bile dünyayı karbondan ayırmak 100 yıldan fazla zaman alacak. Norveç ve Yeni Zelanda gibi ülkeler hidroelektrik açısından şanslı birkaç ülke arasında. Elektrik sistemlerini karbondan arındırdılar ancak başarıları başka yerlerde ölçeklendirilemiyor. Ekonomik büyümelerini gerçekleştirirken ihtiyaç duydukları enerjiyi karbonsuz yollarla çözerek bu konuda rol model olan iki ülke var; Fransa ve İsveç, elektrik şebekelerini onlarca yıl önce karbondan arındırarak, şimdi kilowatt saat başına dünya ortalamasının onda birinden daha az karbondioksit yayarak enerji üretiyorlar. Bu ülkeler, Almanya’dan çok daha ucuz elektrik elde etmenin de tadını çıkarıyorlar. Bunu nükleer güçle yaptılar ve hızlı bir şekilde yaptılar. Nükleer yakıtın enerji verimliliği diğer enerji üretim türlerinden çok daha yüksektir. Fransa ve İsveç fosil yakıtlardan elde ettikleri elektriğin neredeyse tamamını nükleer enerji ile değiştirdi. Nükleer enerji, insanlığın en büyük sorununa gerçekçi bir çözümdür."

“Başka alternatifimiz yok”
Enerji tercihleri iklim değişikliğinde büyük rol oynuyor. Çünkü iklim değişikliğinin en büyük nedeni olan sera gazı emisyonlarında en büyük pay enerjiye ait. Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu Akdeniz Bölgesi iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler arasında yer alıyor. IPCC Arazi Raporu’na göre, iklim değişikliğine bağlı olarak yıllık yağış miktarında azalma ve aşırı yağış olaylarında artış görülüyor. Penn State Üniversitesi Araştırma Görevlisi Gökhan Çorak, iklim değişikliği ile enerji tercihleri arasındaki kritik ilişkiyi şöyle anlattı:
“Küresel ortalama sıcaklıklar sanayi öncesi döneme göre 1 derece eşiğini aştı. Son verilere göre Türkiye’de ortalama sıcaklık artışı şimdiden 1,5 dereceyi geçti. Bu sıcaklık artışı ve küresel iklim değişikliği, Türkiye’de kuraklık ve çölleşme riskini her geçen gün daha da artırıyor. Türkiye’nin düşük karbonlu enerji kaynaklarına geçiş yapması gerekiyor. Türkiye İstatistik Kurumu, 2018 yılına ilişkin sera gazı emisyonu verilerine göre, Türkiye’de toplam sera gazı emisyonu 520,9 milyon ton karbondioksit eşdeğeri olarak gerçekleşti. Bu dönemde toplam emisyonlarda en büyük payı yüzde 71,6 ile enerji kaynaklı emisyonlar aldı. Endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı yüzde 12,5, tarımsal faaliyetler yüzde 12,5, atık kaynaklı emisyonlar ise yüzde 3,4 olarak gerçekleşti. Sera gazlarının en büyük nedeni fosil yakıtlar. Son yıllarda yenilenebilir kaynaklara yatırım yapılması önemli ancak yeterli değil tabii ki. Karbon salınımı neredeyse sıfır olduğu için diğer enerji kaynaklarına göre daha çevreci ve temiz olan nükleer ise iklim değişikliğini engelleme konusunda önemli bir potansiyele sahiptir. Uranyum yakıt çubukları yaklaşık 6 gram ağırlığında, 1 santimetre çapında ve 1 santimetre uzunluğunda olan küçük yakıt silindirlerinden oluşuyor. Bu minik yakıtların açığa çıkardığı enerji ise yaklaşık olarak 1 ton kömür enerjisi veya 450 litre petrol veya 480 metreküp doğalgazın verdiği enerjiye eşittir. Rüzgar ve güneş ise hava koşullarına bağımlı enerji üretiyor. İklim bilimciler, 2050 yılına kadar dünya ekonomisinin karbondan arındırılması için diğer eylemlerin yanı sıra nükleer enerjinin önemli ölçüde genişlemesi gerektiğini düşünüyor. Şu anda tüm dünyada 30 ülkede 442 reaktör dünyanın elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu temiz enerji ile karşılıyor. Üstelik bunu 24 saat boyunca kesintisiz yapabiliyorlar. Türkiye, Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile nükleer enerji üretmek için harekete geçti. Tüm dünyayı saran Covid-19 salgınının hafifletilmesiyle birlikte Türkiye’nin diğer nükleer santral projeleri için de hareket geçmesi gerekiyor. Geleceğimizi düşünüyorsak başka alternatifimiz yok.”
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersinblokhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.